1, 2. |
Yanına görmeyen (âma) biri geldi diye yüzünü ekşitti ve sırtını döndü. |
3, 4. |
Ne bilirsin, belki de alacağı öğütle arınacaktı. Yahut nasihati dinleyip ondan yararlanacaktı? |
5, 6. |
Ama irşada ihtiyaç duymayana ise, ona dönüp itibar ediyorsun. |
7. |
Halbuki kendisi arınmak istemiyorsa onun arınmamasından sana ne! |
8, 9, 10. |
Fakat Allaha saygı duyarak sana şevkle koşa koşa gelenle sen ilgilenmiyorsun. |
11. |
Hayır! Öyle yapma! Çünkü o ayetler öğüttür, uyarıdır. |
12. |
Artık isteyen ders alır. |
13, 14, 15, 16. |
O ayetler şerefli yüce ve tertemiz sahifelerde, iyilik timsali çok değerli kâtiplerin elleriyle yazılıdır. |
17. |
Kahrolası kâfir insan, ne nankördür o! |
18, 19, 20, 21, 22. |
Yaratan onu neden yarattı?Bir meni damlasından yarattı.Yarattı ve güzel bir biçim verdi.Sonra da hayat yolunu kolaylaştırdı.En sonunda da onu öldürür ve kabre koyar. Daha sonra da, istediği zaman onu diriltir. |
23. |
Hayır! İnsan, Allah'ın buyruğunu lâyıkıyla yerine getirmedi. |
24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31. |
Hele, insan, yiyeceklerinin kaynağına bir baksın: Biz yağmuru gökten şırıl şırıl döktük.Sonra nebat bitsin diye, toprağı iyice sürdük, Orada hububatlar, taneler, üzümler ve yoncalar, zeytinler ve hurmalar, ağaçları gür ve sık bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. |
32. |
Bütün bunları sizin ve davarlarınızın faydalanması için yaptık. |
33. |
Ama vakti gelip de o kulakları patlatan dehşetli gün geldiği zaman |
34, 35, 36. |
İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden ve babasından, eşinden ve evlatlarından bile kaçar. |
37. |
O gün onlardan her birinin başından aşkın derdi ve tasası vardır. |
38. |
Yüzler vardır o gün pırıl pırıldır. |
39. |
Güleçtir, sevinç doludur. |
40. |
Yüzler de vardır toza toprağa bulanmış, |
41. |
Üstünü karanlık kaplamıştır. |
42. |
İşte bunlar kâfir, günaha dadanan, haktan sapan kimselerdir. |