1, 2, 3, 4. |
Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah'ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilahınız gerçekten bir tek ilahtır.
|
5. |
O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Doğuların da (Batıların da) Rabbidir.
|
6. |
Biz en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık.
|
7. |
Onu itaatten çıkan her şeytandan koruduk.
|
8, 9. |
Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır.
|
10. |
Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder).
|
11. |
(Ey Muhammed!) Şimdi sen onlara sor: "Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa yarattığımız diğer şeyleri yaratmak mı? Şüphesiz biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık.
|
12. |
Hayır, sen (onların haline) şaştın onlar ise alay ediyorlar.
|
13. |
Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almıyorlar.
|
14. |
Bir mucize gördükleri zaman onu alaya alıyorlar.
|
15. |
(Dediler ki:) "Bu bir büyüden başka bir şey değildir."
|
16. |
"Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı, biz mi tekrar diriltileceğiz?"
|
17. |
"Önceden gelip geçmiş atalarımız da mı?"
|
18. |
De ki: "Evet, hem de siz aşağılanmış kimseler olarak (diriltileceksiniz)."
|
19. |
O ancak şiddetli bir sesten ibarettir. Bir de bakarsın ki onlar (diriltilmiş hazır) beklemektedirler.
|
20. |
Şöyle diyecekler: "Vay başımıza gelene! Bu beklenen ceza günüdür."
|
21. |
Onlara, "İşte bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm ve ayırım günüdür" denilir.
|
22, 23, 24. |
Allah meleklere şöyle emreder: "Zulmedenleri, eşlerini ve Allah'ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.
|
25. |
Onlara, "Ne diye yardımlaşmıyorsunuz?" denir.
|
26. |
Hayır, onlar bugün teslim olmuş kimselerdir.
|
27. |
Birbirlerine yönelip sorarlar (çekişirler).
|
28. |
Şöyle derler: "Siz bize sağdan gelirdiniz. Bize haktan yana görünürdünüz."
|
29. |
Diğerleri de onlara şöyle derler: "Hayır, siz zaten mü'min kimseler değildiniz."
|
30. |
"Bizim, sizin üzerinizde hiçbir hakimiyetimiz yoktu. Hatta siz azgın bir kavimdiniz."
|
31. |
"Artık Rabbimizin sözü (azap) bizim hakkımızda gerçekleşti. Biz onu mutlaka tadacağız."
|
32. |
"Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü biz de sapkın kimselerdik."
|
33. |
Artık onlar o gün azapta ortaktırlar
|
34. |
İşte biz suçlulara böyle yaparız.
|
35. |
Çünkü onlar, kendilerine, "Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur" denildiği zaman inanmayıp büyüklük taslıyorlardı.
|
36. |
"Biz, deli bir şair için ilahlarımızı mı terk edeceğiz?" diyorlardı.
|
37. |
Hayır, öyle değil. O, hakkı getirmiş, (önceki) peygamberleri de tasdik etmiştir.
|
38. |
Şüphesiz siz mutlaka elem dolu azabı tadacaksınız.
|
39. |
Siz ancak işlediklerinizin karşılığı ile cezalandırılırsınız.
|
40. |
Ancak Allah'ın halis kulları başka.
|
41, 42. |
İşte onlar için belli bir rızık, meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir.
|
43. |
Onlar Naim cennetlerindedirler.
|
44. |
Koltuklar üzerinde karşılıklı olarak otururlar.
|
45, 46. |
Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır.
|
47. |
Onda baş döndürme özelliği yoktur. Onlar, onu içmekle sarhoş da olmazlar.
|
48. |
Yanlarında bakışlarını yalnızca kendilerine çevirmiş iri gözlü eşler vardır.
|
49. |
Sanki onlar (beyazlıklarıyla), saklanmış (gün yüzü görmemiş) yumurtalardır.
|
50. |
Derken birbirlerine yönelip sorarlar.
|
51. |
İçlerinden biri der ki: "Benim bir arkadaşım vardı."
|
52. |
"Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin?" derdi.
|
53. |
"Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı, biz mi hesaba çekileceğiz?"
|
54. |
Konuşan o kimse yanındakilere, "Bakar mısınız, hali ne oldu?" der.
|
55. |
Kendisi de bakar ve onu cehennemin ortasında görür.
|
56. |
Ona şöyle der: "Allah'a andolsun, neredeyse beni de helak edecektin."
|
57. |
"Rabbimin nimeti olmasaydı, mutlaka ben de cehenneme konulanlardan olmuştum."
|
58, 59. |
"Nasıl, ilk ölümümüzden başka ölmeyecek miymişiz? Bize azap edilmeyecek miymiş?"
|
60. |
Şüphesiz bu (cennetteki nimetlere ulaşmak) büyük bir başarıdır.
|
61. |
Çalışanlar böylesi için çalışsınlar!
|
62. |
Ziyafet olarak bu mu daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?
|
63. |
Şüphesiz biz onu zalimler için bir imtihan aracı kıldık.
|
64. |
O, cehennemin dibinde biten bir ağaçtır.
|
65. |
Onun meyveleri sanki şeytanların kafalarıdır.
|
66. |
Cehennemlikler ondan yiyecekler ve onunla karınlarını dolduracaklardır.
|
67. |
Sonra onlar için bunun üstüne kaynar sudan karışık bir içecek vardır.
|
68. |
Sonra onların dönüşleri mutlaka cehennemedir.
|
69. |
Çünkü onlar babalarını sapık kimseler olarak buldular.
|
70. |
Kendileri de onların izinden koşa koşa gitmektedirler.
|
71. |
Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.
|
72. |
Andolsun, biz onlara da uyarıcılar göndermiştik.
|
73. |
Bak, uyarılanların sonu nasıl oldu!
|
74. |
Ancak Allah'ın ihlâslı kulları başka.
|
75. |
Andolsun, Nûh bize dua edip seslenmişti. Biz ne güzel cevap vereniz!
|
76. |
Onu ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
|
77. |
Onun neslini yeryüzünde kalanlar kıldık.
|
78. |
Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık.
|
79. |
Âlemler içinde Nûh'a selam olsun!
|
80. |
İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
|
81. |
Çünkü o, bizim mü'min kullarımızdandı.
|
82. |
Sonra biz, diğerlerini suda boğduk.
|
83. |
Şüphesiz İbrahim de onun taraftarlarından idi.
|
84. |
Hani o, Rabbine temiz bir kalple gelmişti
|
85. |
Hani babasına ve kavmine şöyle demişti: "Siz neye tapıyorsunuz?"
|
86. |
"Allah'ı bırakıp da bir takım uydurma ilahlar mı istiyorsunuz?"
|
87. |
"O halde Âlemlerin Rabbi hakkında görüşünüz nedir?"
|
88, 89. |
İbrahim yıldızlara baktı ve "Ben hastayım" dedi.
|
90. |
Bunun üzerine arkalarını dönüp ondan uzaklaştılar.
|
91. |
İbrahim onların putlarının tarafına gizlice gitti ve şöyle dedi: "Yemez misiniz?"
|
92. |
"Ne diye konuşmuyorsunuz?"
|
93. |
Derken üzerlerine yürüyüp onlara güçlü bir darbe indirdi.
|
94. |
Kavmi (telaş içinde) koşarak ona doğru geldi.
|
95. |
İbrahim şöyle dedi: "Yonttuğunuz putlara mı tapıyorsunuz?"
|
96. |
"Oysa Allah sizi de, yaptığınız şeyleri de yaratmıştır."
|
97. |
Kavmi, "Onun için bir bina yapın, (içinde ateş yakın) ve onu ateşe atın" dedi.
|
98. |
Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de onları en alçak kimseler kıldık.
|
99. |
İbrahim şöyle dedi: "Ben Rabbime (onun emrettiği yere) gideceğim. O bana yol gösterecektir."
|
100. |
"Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla."
|
101. |
Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik.
|
102. |
Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, "Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?" dedi. O da, "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.
|
103, 104. |
Nihayet her ikisi de (Allah'ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: "Ey İbrahim!"
|
105. |
"Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız."
|
106. |
"Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır."
|
107. |
Biz, (İbrahim'e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail'i) kurtardık.
|
108. |
Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık.
|
109. |
İbrahim'e selam olsun.
|
110. |
İyilik yapanları işte böyle mükafatlandırırız.
|
111. |
Çünkü o mü'min kullarımızdandı.
|
112. |
Biz onu salihlerden bir peygamber olarak İshak ile de müjdeledik.
|
113. |
Onu da İshak'ı da uğurlu kıldık. Her ikisinin nesillerinden iyilik yapanlar da vardı, kendine apaçık zulmedenler de.
|
114. |
Andolsun, biz Mûsâ'ya ve Hârûn'a da lütufta bulunduk.
|
115. |
Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
|
116. |
Onlara yardım ettik de onlar galip gelenler oldular.
|
117. |
Biz onlara (hükümlerimizi) açıklayan Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik.
|
118. |
Onları doğru yola ilettik.
|
119. |
Sonradan gelenler arasında onlara güzel birer ad bıraktık.
|
120. |
Mûsâ'ya ve Hârûn'a selam olsun.
|
121. |
Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
|
122. |
Çünkü onlar mü'min kullarımızdan idiler.
|
123. |
Şüphesiz İlyas da peygamberlerden idi.
|
124. |
Hani kavmine şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"
|
125, 126. |
"Yaratıcıların en güzelini, sizin ve geçmiş atalarınızın Rabbi olan Allah'ı bırakarak "Ba'l'e mi tapıyorsunuz?"
|
127. |
Onu yalanladılar. Bu sebeple onlar (cehenneme) götürüleceklerdir.
|
128. |
Ancak Allah'ın ihlâslı kulları başka.
|
129. |
Sonradan gelenler içerisinde ona güzel bir ad bıraktık.
|
130. |
İlyas'a selam olsun
|
131. |
Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız
|
132. |
Çünkü o bizim mü'min kullarımızdandı.
|
133. |
Şüphesiz Lût da peygamberlerdendi.
|
134, 135. |
Hani biz onu ve geride kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın (kâfir olan eşi) dışında bütün ailesini kurtarmıştık.
|
136. |
Sonra da diğerlerini yok ettik.
|
137, 138. |
Şüphesiz sizler (yolculuklarınız sırasında) sabah akşam onların (harap olmuş) yurtlarına uğrayıp duruyorsunuz. Hâlâ düşünmeyecek misiniz?
|
139. |
Şüphesiz Yûnus da peygamberlerdendi.
|
140. |
Hani o kaçıp yüklü gemiye binmişti.
|
141. |
Gemidekilerle kur'a çekmiş ve kaybedenlerden olmuştu.
|
142. |
Böylece, Yûnus kendini kınayıp dururken balık onu yuttu.
|
143, 144. |
Eğer o, Allah'ı tespih edip yüceltenlerden olmasaydı, mutlaka insanların diriltileceği güne kadar balığın karnında kalırdı.
|
145. |
Derken biz onu hasta bir halde sahile attık.
|
146. |
Üzerine geniş yapraklı bir ağaç bitirdik.
|
147. |
Biz onu yüz bin, yahut daha fazla insana peygamber olarak gönderdik.
|
148. |
Nihayet onlar iman ettiler. Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.
|
149. |
Ey Muhammed! Onlara sor: Kız çocukları Rabbinin de, erkek çocukları onların mı?
|
150. |
Yoksa biz melekleri dişi olarak yaratmışız da onlar şahid mi bulunuyorlarmış?
|
151, 152. |
İyi bilin ki onlar kendi uydurmaları olarak, "Allah çocuk sahibi oldu" diyorlar. Onlar elbette yalan söylüyorlar.
|
153. |
Yoksa Allah kızları erkeklere tercih mi etti?
|
154. |
Neyiniz var? Nasıl hüküm veriyorsunuz!
|
155. |
Hiç düşünmüyor musunuz?
|
156. |
Yoksa sizin apaçık bir deliliniz mi var?
|
157. |
Eğer doğru söyleyen kimseler iseniz getirin (bu delili içeren) kitabınızı!
|
158. |
Allah ile cinler arasında da nesep bağı kurdular. Oysa cinler de kendilerinin Allah'ın huzuruna getirileceklerini bilirler.
|
159. |
Allah onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir.
|
160. |
Ancak Allah'ın ihlâslı kulları bunlar gibi değildir.
|
161, 162, 163. |
(Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp Allah'ın yolundan saptırabilirsiniz.
|
164. |
(Melekler derler ki:) "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır."
|
165. |
"Şüphesiz biz (orada) saf duranlarız."
|
166. |
"Şüphesiz biz (Allah'ı) tespih edip yüceltenleriz."
|
167, 168, 169. |
Müşrikler) şunu da söylüyorlardı: "Eğer yanımızda öncekilere verilen kitaplardan bir kitap olsaydı, elbette biz ihlâslı kullar olurduk."
|
170. |
Fakat (kitap gelince) onu inkar ettiler. Yakında (sonlarının ne olacağını) bilecekler.
|
171. |
Andolsun, peygamber olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmişti
|
172. |
"Onlara mutlaka yardım edilecektir."
|
173. |
"Şüphesiz ordularımız galip gelecektir."
|
174. |
O halde bir süreye kadar onlardan yüz çevir
|
175. |
Gözetle onları, yakında onlar da görecekler.
|
176. |
Yoksa onlar azabımızı acele mi istiyorlar?
|
177. |
Fakat azabımız onların yurtlarına indiğinde o uyarılmış olanların sabahı ne kötü olur!
|
178. |
Ey Muhammed! Bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
|
179. |
(Bekle ve) gör. Onlar da yakında görecekler.
|
180. |
Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir.
|
181. |
Peygamberlere selam olsun.
|
182. |
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. |