Meal Seç / Sure Seç

Talak Suresi

TÜRKÇE - MUHAMMED ESED KURAN TEFSİRİ


( MUHAMMED ESED KURAN TEFSİRİ )

65 - Talak
RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA (1)

1 - Otoritelerin çoğunluğuna göre, (9. sure -Tevbe- hariç bütün surelerin başında yer alan) bu ifade Fâtiha'nın ayrılmaz bir parçasını oluşturur. Bu nedenle 1. ayet olarak numaralandırılmıştır. Bütün diğer örneklerde ise besmele, surelerin başında yer alır ve fakat ayet sayılmaz. Rahmân ve Rahîm ilahî sıfatlarının her ikisi de "bağışlama", "merhamet", "şefkat" anlamına gelen ve fakat daha da kapsayıcı bir mana ifade eden rahmet isminden (bu ismin masdarından) türetilmişlerdir. İlk zamanlardan bu yana İslam alimleri, bu iki terimi birbirinden ayıran anlam nüanslarını tanımlamaya çalışmışlardır. Bu açıklamaların en ikna edici ve sade olanı İbni Kayyım'a aittir (Menâr I, 48'den naklen): (Ona göre,) Rahmân terimi, Allah'ın Varlığı kavramında içkin (mündemiç) bulunan ve ondan koparılması mümkün olmayan rahmet saçıcılığı vasfını kapsarken, Rahîm, bu rahmetin O'nun mahlukatı üzerindeki tezahürünü ve onlar üzerindeki etkisini, başka bir deyişle O'nun aktivite (faaliyet) tarafını ifade eder.

        
Medine döneminin ortalarında nazil olan bu surenin tamamı, boşama/boşanma probleminin özel bir cephesine, boşanan kadınların bağının nihaî olarak çözülüp de yeni bir evlilik yapmalarına izin verilmeden önce riayet etmeleri gereken bekleme dönemi (‘iddet) ile ilgili kurallara tahsis edilmiştir. Böylece de Bakara suresinin 228-233. ayetlerini daha da açmakta ve açıklamaktadır.
1. EY PEYGAMBER! Kadınları boşa[maya niyetlen]diğinizde, (1) onlar için belirlenmiş iddeti gözetecek şekilde boşayın (2) ve süreyi [dikkatlice] hesaplayın ve Allah'a, Rabbinize karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun. Onları evlerinizden kovmayın (3) ve açıkça hayasız davranışlarda bulunmadıkça (4) onlar ayrılma[k zorunda bırakılma]sın. (5) Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır; ve kim Allah tarafından konulan sınırları aşarsa, aslında kendisine karşı haksızlık etmiş olur: [çünkü, ey insan,] sen onu bilmezsin, [ama], o [ilk ihlal]den sonra Allah, yeniden bazı şeylerin meydana gelmesini sağlayabilir. (6)

1 - Çoğul hitap kalıbının kullanılması, bütün bir topluma seslenildiğini göstermektedir.

2 - Bkz. 2:228 ve ilgili notlar, özellikle not 215. Büyük hukukçuların çoğunluğu, boşamanın kesin ve geri-dönülmez olması için gerekli olan üç duyurunun (karş. 2:229'un ilk paragrafı), kocaya kararını yeniden gözden geçirebileceği bir zamanın tanınması ve böylece sonradan pişman olacağı acele bir karar almasına engel olunması amacıyla tek tek yapılması, yani üç aylık bekleme-dönemine yayılacak şekilde yapılması gerektiği görüşündedirler. Bu hüküm, Hz. Peygamber'in meşhur bir Hadisine de uygun düşmektedir: "Allah katında izin verilen fiillerin en çirkini (ebğadu'l-halâl) boşamadır" (Abdullah b. Ömer'den naklen Ebû Dâvûd). Başka bir deyişle, boşama, zorunlu bir meşruiyet hali olup ancak başka hiçbir şeyin evliliği çekilmez olmaktan kurtaramayacağı hallerde başvurulabilir.

3 - Yani, iddet süresince. Aşağıda 6. notta gösterildiği gibi, bu süre zarfında koca, karısının geçimini evli olduğu zamanki hayat standartlarını koruyacak şekilde sağlamakla yükümlüdür.

4 - Mesela, kocalarının onların hayatlarını idameyi teminden vazgeçmeleri suretiyle. (Bu özel talimat, boşanan bir kadının evini kendi iradesi ile terk etmesinin yasak olduğunu göstermez.)

5 - Yasal olarak kadının ancak böyle bir durumda koca evinden çıkarılabileceğini îmaen. Fâhişe ("hayasızca davranışlar") terimi konusunda bkz. sure 4, not 14.

6 - İbni ‘Abbâs'a (Râzî'den naklen) ve öteki birçok otoriteye göre (bkz. İbni Kesîr) bu ifade, boşanma kesinleşmeden önce, bir uzlaşmanın ve bu nedenle evlilik ilişkisinin devamının mümkün olduğuna işarettir (bkz. 2. sure 228. ayetin ikinci bölümü ve 229. ayetin ilk paragrafı).

2. Böylece, iddetlerinin sonuna yaklaşmak üzere olduklarında, ya onları uygun bir şekilde tutun, yahut uygun bir şekilde bırakın. Ve kendi toplumunuz içinden (7) dürüst[lüğü bilinen] iki kişi [verdiğiniz karara] şahit olarak bulunsun; kendiniz de Allah huzurunda doğru şahitlik yapın: (8) İşte bunlar Allah'a ve Ahiret Günü'ne inananlara verilen öğütlerdir. Ve Allah, Kendisine karşı sorumluluk bilinci taşıyan herkese, [mutsuzluktan] bir çıkış yolu [daima] sağlar,

7 - Lafzen, "kendi aranızdan": yani, şartlara yeterince vakıf olan kişilerden.

8 - Yani, sözkonusu kararın keyfî bir ruh hali içinde verilmediğine.

3. ve ona bütün beklentilerin ötesinde (9) bir rızık verir: Allah'a güvenen herkese O [tek başına] yeter.Gerçek şu ki, Allah, irade ettiği işi sonucuna ulaştırır: [ve] Allah her şey için bir [vade ve] ölçü belirlemiştir.

9 - Lafzen, "beklemediği yerden". Buradaki men ilgi zamirinin ("her kim" veya "herkes ki") – gramatik olarak ilgili olduğu fiillerin veya zamirlerin eril (müzekker) halde kullanılması gerektiği halde- Kur'an'ın birçok pasajında görüleceği gibi, her iki cinsteki kişileri kapsadığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, arkasından gelen cümleyi de kapsayan bu pasaj, hem erkekler, hem de kadınlarla ilgili bulunmaktadır. Aynı şey aşağıdaki 5 ve 11. ayetler için de geçerlidir.

4. Ay hali görmekten kesilen ve hiç ay hali görmeyen (10) kadınlarınıza gelince, onların iddeti, -eğer [onun süresiyle ilgili] bir şüpheniz varsa- üç [takvim] ay[ı] olacaktır; hamile olanların iddetleri ise, doğum yaptıklarında sona erecektir.Allah, kendisine karşı sorumluluk bilinci taşıyan herkese, buyruklarına uymayı kolaylaştırır: (11)

10 - Yani, herhangi bir fizyolojik sebepten dolayı.

11 - Lafzen, "durumundan kolaylık verir" -yani, durumunu kolaylaştırır. Bunun anlamı şudur: Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde olması, mümini Allah'ın her türlü buyruğuna kalp huzuruyla teslim olmaya teşvik eder.

5. bu, Allah'ın size indirdiği buyruğudur. Ve O, Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde olan herkesin [bazı] kötü fiillerini örter ve onlara büyük bir ödül bağışlar.
6. [O halde, iddetlerinin içinde bulunan] kadınların, sizinle aynı yerde, aynı imkanları kullanarak geçinmelerini sağlayın; (12) ve onları rahatsız edip hayatlarını çekilmez hale getirmeyin. Eğer hamile kalırlarsa, doğumlarını yapıncaya kadar onlar için her türlü harcamayı yapın; [boşanma kesinleştikten sonra] çocuğunuzu emzirirlerse onlara [hak ettikleri] karşılığı verin; ve kendi aranızda [çocuğun geleceğini] uygun bir şekilde konuşun. Eğer ikiniz de [annenin çocuğu emzirmesi ihtimalini] zor görürseniz (13) onu [babasının] adına (14) başka bir kadın emzirsin.

12 - Lafzen, "oturduğunuz yerde onları oturtun" -yani, "onları kendi hayat standardınızla aynı düzeyde yaşatarak".

13 - Kadının sağlık nedenlerinden dolayı ya da yeniden evlenmek istemesinden ötürü.

14 - Yani, babanın hesabına: bkz. 2:233 ve ilgili notlar 219 ve 220.

7. [Bütün bu durumlarda,] geniş imkanlara sahip olan kişi, genişliği ile uyumlu olarak (15) harcasın; rızık imkanları dar olan kimse ise Allah'ın kendisine verdiğine uygun şekilde harcasın: Allah hiç kimseye kendi verdiğinden daha fazlasını yüklemez; [ve mümkündür ki] Allah sıkıntıdan sonra rahatlık verecektir.

15 - Lafzen, "genişliğinden".

8. NİCE TOPLULUK var ki Rablerinin ve Elçilerinin emirlerine küstahça karşı çıkmışlardır! (16) Bunun üzerine Biz tümünü çetin bir hesaba çektik ve görülmemiş bir azaba çarptırdık:

16 - Bu, geçmişteki bütün buyrukların ilahî kökenli oldukları gerçeği ile bağlantılıdır ve bu gerçeği vurgulamaktadır.

9. ve böylece onlar kendi yaptıklarının kötü meyvelerini tattılar; (17) [bu dünyada,] yaptıklarının sonu yıkım oldu;

17 - Bkz. 64:5, not 4.

10. [öteki dünyada ise] Allah onlar için [daha da] şiddetli bir azap hazırlamıştır. O halde siz ey basîret sahipleri, [siz] iman edenler, Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun! Allah size gerçekten bir uyarıcı indirmiştir:
11. Allah'ın apaçık mesajlarını size aktaran bir elçi [göndermiştir] ki iman edip doğru ve yararlı işler yapanları zifiri karanlıktan aydınlığa çıkarabilsin. Kim Allah'a inanıp doğru ve yararlı işler yaparsa, Allah onu içinden ırmaklar akan sonsuza kadar kalacakları bahçelere koyacaktır: Allah, (böylece) ona en güzel rızkı vermiş olacaktır!
12. ALLAH, yedi göğü (18) ve aynı şekilde yeri[n sayısız parçasını] yaratandır. O'nun [yaratıcı] iradesi, (19) bütün bu [yarattık]ları aracılığıyla kesintisiz tecellî eder ki Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve her şeyi bilgisiyle kuşattığını göresiniz.

18 - Bkz. sure 2, not 20.

19 - Lafzen, "buyruğu". Yetenezzelu fiili, tekrarı ve sürekliliği ifade eder, emr ismi ile birlikte Allah'ın kesintisiz yaratıcı faaliyeti kavramını temsil eder.

KURAN uygulamasını telefonunuza siz de yükleyin: