1, 2, 3, 4, 5, 6, 7. |
Tûr'a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, "Beyt-i Ma'mur"a1, yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.
|
8. |
Onu geri çevirecek hiçbir şey yoktur.
|
9. |
O gün gök şiddetle sallanıp çalkalanır.
|
10. |
Dağlar yürüdükçe yürür.
|
11, 12. |
İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay haline!
|
13, 14. |
Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, "İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir" denilir.
|
15. |
"Bu Kur'an mı bir büyü imiş, yoksa siz mi (gerçeği) göremiyormuşsunuz?"
|
16. |
"Girin oraya. İster dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Size ancak yapmakta olduğunuzun karşılığı veriliyor."
|
17, 18. |
Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.
|
19, 20. |
Onlara, "Dünya'da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak afiyetle yiyin için" denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir.
|
21. |
İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazandığı karşılığında rehindir.
|
22. |
Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.
|
23. |
Orada, (içilince) boş söz söyletmeyen, günah işletmeyen dolu bir kadehi elden ele dolaştırırlar.
|
24. |
Hizmetlerine verilmiş, kabuğunda saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar.
|
25. |
Birbirlerine dönüp ("Ne iyilik yaptınız da bu nimetlere ulaştınız?" diye) sorarlar.
|
26. |
Derler ki: "Şüphesiz daha önce biz, ailemiz içinde yaşarken (Allah'a isyandan) korkardık."
|
27. |
"Allah da bize lütfetti ve bizi iliklere işleyen cehennem azabından korudu."
|
28. |
"Gerçekten biz bundan önce ona yalvarıyorduk. Şüphesiz O iyilik edendir, çok merhametlidir."
|
29. |
(Ey Muhammed!) O halde, sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde, sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.
|
30. |
Yoksa onlar, "O bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz" mu diyorlar?
|
31. |
Onlara de ki, "Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim."
|
32. |
Bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?
|
33. |
Yoksa, "O Kur'an'ı kendisi uydurup söyledi" mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) iman etmiyorlar.
|
34. |
Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler!
|
35. |
Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?
|
36. |
Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak inanmıyorlar.
|
37. |
Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hakim olan kendileri midir?
|
38. |
Yoksa onların, kendisi vasıtasıyla (ilahi vahyi) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? (Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin!
|
39. |
Yoksa, kızlar O'na (Allah'a) da oğullar size mi?
|
40. |
Yoksa sen onlardan (tebliğ görevine karşılık) bir ücret istiyorsun da onlar, borçtan ağır bir yük altında mı kalmışlardır?
|
41. |
Yoksa, gayb ilmi onların yanında da ondan mı yazıyorlar?
|
42. |
Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl, inkar edenler tuzağa düşecek olanlardır.2
|
43. |
Yoksa onların Allah'tan başka bir ilahı mı var? Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.
|
44. |
Gökten düşmekte olan parçalar görseler, "Bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır" derler.
|
45. |
Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hallerine bırak.3
|
46. |
O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir ve kendilerine yardım da edilmeyecektir.
|
47. |
Şüphesiz zulmedenlere bundan başka bir azap daha var.4 Fakat onların çoğu bilmezler.
|
48. |
Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin, kalktığında Rabbini hamd ile tespih et.
|
49. |
Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışı sırasında O'nu tespih et. |