1, 2, 3, 4, 5, 6. |
Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.
|
7, 8. |
Yollara (yıldızların dolaştığı yörüngelere) sahip göğe andolsun ki, muhakkak siz, (peygamber hakkında) çelişkili sözler söylüyorsunuz.
|
9. |
Ondan (Peygamber'den) çevrilen çevrilir.
|
10, 11. |
Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve "Muhammed şairdir, delidir" diyen) yalancılar kahrolsun!
|
12. |
"Ceza günü ne zaman?" diye sorarlar.
|
13, 14. |
Ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle der): "Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur."
|
15, 16. |
Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi.
|
17. |
Geceleri pek az uyurlardı.
|
18. |
Seherlerde bağışlama dilerlerdi.
|
19. |
Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.
|
20, 21. |
Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ görmüyor musunuz?
|
22. |
Gökte rızkınız ve size vaad olunan şeyler vardır.
|
23. |
Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki o (size vadolunanlar), sizin konuşmanız gibi gerçektir.
|
24. |
(Ey Muhammed!) İbrahim'in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi?
|
25. |
Hani onlar, İbrahim'in yanına varmışlar ve "Selâm olsun sana!" demişlerdi. O da "Size de selâm olsun." demiş, "Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler" (diye düşünmüştü).
|
26. |
Hissettirmeden ailesinin yanına gidip, (pişirilmiş) semiz bir buzağı getirdi.
|
27. |
Onu önlerine koydu. "Yemez misiniz?" dedi.
|
28. |
(Yemediklerini görünce) onlardan İbrahim'in içine bir korku düştü. Onlar, "korkma" dediler ve onu bilgin bir oğul ile müjdelediler.
|
29. |
Bunun üzerine karısı bir çığlık kopararak yönelip elini yüzüne vurdu. "Ben kısır bir kocakarıyım (nasıl çocuğum olabilir?)" dedi.
|
30. |
Onlar dediler ki: "Rabbin böyle buyurdu. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir."
|
31. |
İbrahim onlara: "O halde asıl işiniz nedir ey elçiler?" dedi.
|
32, 33, 34. |
Onlar şöyle dediler: "Biz suçlu bir kavme (Lût'un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik."
|
35. |
Orada (Lût'un yöresinde) bulunan mü'minleri çıkardık.
|
36. |
Zâten orada bir ev halkında başka müslüman bulamadık.
|
37. |
Orada, elem dolu azapdan korkacaklar için bir ibret bıraktık.
|
38. |
Mûsâ kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu açık bir delil ile Firavun'a göndermiştik.
|
39. |
O ise kuvvetine güvenerek yüz çevirdi ve "Bu bir büyücü veya delidir" dedi.
|
40. |
Bunun üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman olmuş), kendini kınıyordu.
|
41. |
Ad kavminde de ibretler vardır. Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgarı göndermiştik.
|
42. |
Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu.
|
43. |
Semûd kavminde de ibretler vardır. Hani onlara, "Bir süreye kadar faydalanın bakalım" denmişti
|
44. |
Derken Rablerinin emrinden uzaklaşıp azmışlardı. Bu yüzden bakınıp dururken kendilerini yıldırım çarpıvermişti.
|
45. |
Artık, ne yerlerinden kalkmaya güçleri yetti ne de başkasından yardım görebildiler.
|
46. |
Bunlardan önce de Nûh kavmini helak etmiştik. Çünkü onlar fâsık bir toplum idiler.
|
47. |
Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter.
|
48. |
Yeri de biz döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz.
|
49. |
Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.
|
50. |
O halde Allah'a koşun. Şüphesiz ben, size O'nun katından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.
|
51. |
Allah ile beraber başka bir ilah edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.
|
52. |
İşte böyle! Onlardan öncekilere hiçbir peygamber gelmemişti ki,"O bir büyücüdür" yahut "bir delidir" demiş olmasınlar.
|
53. |
Onlar bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler (ki hep aynı şeyleri söylüyorlar)? Hayır, onlar azgın bir topluluktur.
|
54. |
Onun için, onlardan yüz çevir. Artık kınanacak değilsin.
|
55. |
Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü'minlere fayda verir.
|
56. |
Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
|
57. |
Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum.
|
58. |
Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir.
|
59. |
Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır. Artık azabımı acele istemesinler.
|
60. |
Uyarıldıkları günlerinden dolayı vay o inkar edenlerin haline! |